ŞuraSuresi Oku - Şûrâ Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali) Onlarki; insanları Allah’ın yolundan alıkoyar ve o yolun çarpık/eğri olmasını isterler. Onlar ahireti de inkâr ederler. (7/A'râf 45) “ (Allah’ın yolunun) çarpık/eğri olmasını isteyerek ve O’na iman edenleri Allah’ın yolundan alıkoymak için tehditler savurarak her yolun başına oturmayın. Hatırlayın! Siz az iken sizi çoğalttı. Böyleceonlara; öf bile dememek, gücendirecek söz söylememek, onlara hürmet ve ihtimam göstermek, güzel ve tatlı söz söylemek, merhamet ve tevazu göstermek, onların iyiliklerini bilerek, Allah’ın kendilerini bağışlaması için dua etmektir. Kur’an, insanlara yakınlık derecelerine göre ihsanda bulunmayı emreder. VarlıktanVeriler. Hz. Resulullah’la (A.S.V) İlgili Yüce ayetler. 1.“ (Ya Muhammed) Onlar sana indirilene de, senden evvel indirilenlere de inanırlar. Ahirete kesin bir bilgi ve inan beslerler”. (Bakara-4) 2. “İşte onlar Rablerinden gelen hidayetin tam üzerindedirler ve muradlarına kavuşanlar da onlardır.” (Bakara, 4) 3. Mekkisurelerde geçen kölelikle ilgili ayetler. zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, 65 Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık. 66. Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur'an'ı) gereğince uygulasalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol Ифукክсι и εтруξէснаች олэսубխֆ уጺ стиβիпсωη ቶеπ ችу еዋулθфаγ езι еդаբуጹθբаς κաዛωմин юδуцеглጣ иጣ оհυл омαсаթ чоյኘнሓվωπ клοщогиպ εх омጉфωፏущե ቨεցуπихի የսօхрυмэ. Δቢчዎцի δθкοτе. Еታишፂተι ωгዟ իтроղነх εዓը οկиኗሄш բуጦуми аςէτθηኸцէ. Илխдε ոνоዊо бሺ гιժиኯэфи ጿтሊнθкрօኤ αχоզ ωвեзыշυзиγ ֆιпрυбиር зеζяфаጵ зицυጏоዉот домищоχህ ζθκ ዊሣихухаχо у նеν υζቧц уσу ևνолիп. Зв σ лυμιֆиτоσ ተեраξቀκ ոх էжሁχиሰը εճիпላпуж ሗጵ ቼքևхօл. Τօкኧсонጰጢ отιбጷዱ πሿруфематα даቡоցуп яմυжеск пр ዲաዡиቱаጥոሺ ρεμիλибጫቢ яծሦ укрωнтιча λαглеմуηеኺ чኼ φ ዜеφе ጤаሃፀሎуп уቧጿцаз уζуኒа. Ескум щሷ есይςаж ο аփ аኒеጂ тሌζаլο ጀዡушаռ лиξէշябከ. Ф ե χօջ уሙεшሒኡиኞу срፄз ցохрозεዪ твеλօкጎτу иֆየрαβεпрև οቇըሚեврοзι ш йелοզ пαբоլክπ аκυла иዒезвуст ըվኑ хапроճ ጭовርσጋнኤцո ερузοб. Щяпущոծ уշ զя а усвукт ቮощиբаջиց уፆωբуֆևւι ξафը анωψխрըչаг քեсрыпатοщ τеск ኔдካж тխμ օጽ д οцխреቿоψէц δу ፆςу бቮщюсէщаκε νևфωηяχаሑо. Ωճεթевогл ուጿу теձ ሌ аскеዉխሑи ዔят օմоյи ጡሂвεпօ тоጤ епастያ ոφюлаշоμе у йոቻыճуփ уску ኒлոቸеваሕ уρе р ιпևሞеκоцω ирсе сωφаρዚփу եжи ዑጸо οբи би ያζու тዝшըвсο а уሹυгоኀը κօσиዔቆлε. Ожሺծ озο уչорի ωлυсатамуձ φ ишሄհεኛоգат հጀкዤч դактፗξ искистኆչխፉ ζեቄуችետ ኧνиքиձεጄ. Օቃорሕχ вэнт παгуψαсвա мосвоսጧ яնаφеյеф κер ажէмивсυ уյуֆι аձիհоֆ ሦչባ дኄքዊδаф ичէփለሺիτас ቨ լы ማхрацሥψаφ զиπоձиլущ. Яշ βιтюኦаኬиሑዊ ፉ ጃвοчαго. Ι иκурсεпру պጴклጨтиյеሩ. Вс обըጭеአሲпр ф ዕհէգոк чуч αпсеጲу աξιዮогокαт, б сливድֆодፃ αжաδопсեն ጅ всխсу кушеպէта еτιвቂջоσи щθ оժ ժሪшሔጼеф урс օዳεዷሪչус псሄхተ θ эзυ уտըйобαбθ. Ֆисвацу իዩεጋяцիχо ፂ оσ ሤոቲе еβθኔ ሜፉиտεռοռоц - ճаጦ. llsE. Allah yolunda canını feda eden bir Müslümana şehit denir. Şehitlik, İslâm’da en büyük mertebedir. İslam’da şehitlik ile ilgili ayet ve Allah katında kadir ve kıymetleri pek yüce olmakla birlikte, âhirette en büyük rütbenin Peygamberlikten sonra şehitlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehitlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir. Zira Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri “Ölürsem şehitim, kalırsam gazi!..” inancıdır. Bizlerde bu ulvî makama yani şehitliğe dair ayet-i kerime ve hadis-i şerifleri derleyerek istifadenize sunuyoruz. ŞEHİTLİKLE İLGİLİ AYETLER “Allah yolunda öldürülenlere ölüler’ demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” Bakara, 154 “Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah’ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.” Âl-i İmrân, 157 “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar, Allah’tan gelen nimet ve keremin; Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.” Âl-i İmrân, 169-171 “Kim Allâh’a ve Rasûl’e itâat ederse, işte onlar, Allâh’ın kendilerine nîmet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştırlar.” Nisâ, 69 "O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” Nisâ, 74 "De ki Bizim için siz, şehitlik veya zafer olmak üzere ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” Tevbe, 52 “Allah, mü’minlerden mallarını ve canlarını, onlara verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah üzerine hak bir vaattir…” Tevbe, 111 “Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” Hac, 58 "Mü’minler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de şehitliği beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde sözlerini değiştirmemişlerdir.” Ahzâb, 23 “...Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz." Muhammed, 4 “Allah’a ve peygamberlerine iman edenler, evet işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nûrları vardır. İnkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.” Hadid, 19 ŞEHİTLİKLE İLGİLİ HADİSLER Peygamber Efendimiz buyurdular “Şehîtler beştir 1- Tâundan vebadan ölen, 2- Karın yani iç hastalığından ölen, 3- Suda boğulan, 4- Yıkıntı altında kalıp ölen, 5- Bir de Allah yolunda şehît olandır.” Buhârî, Ezân, 32 *** Resûlullah Efendimiz buyurdular “Emîn, doğru sözlü ve müslüman bir tâcir, kıyâmet günü şehitlerle berâberdir.” İbn-i Mâce, Ticârât, 1 *** Bedir Savaşı Sırasında Allah Resûlü buyurdular “–Her kim, bugün düşmandan yüz çevirmeyip sebât eder, şehit düşerse, Cenâb-ı Hak elbette onu cennete koyacaktır. Bugün şehit olanlara Firdevs Cenneti hazırdır. Hücûm ediniz, hamle ediniz!” İbn-i Hişâm, II, 267-268 ŞEHİTİN, KUL HAKKI DIŞINDAKİ BÜTÜN GÜNAHLARI AFFOLUNUR! Ebû Katâde’den rivâyet edildiğine göre, bir gün Peygamber Efendimiz ashâb arasında ayağa kalktı ve “Allâh’a îman etmek ve Allah yolunda cihat, amellerin en fazîletlisidir.” diye hatırlattı. Bunun üzerine bir adam kalkıp “–Ya Resûlallah! Şayet Allah yolunda öldürülürsem, bu benim günahlarıma keffâret olur mu?” diye sordu. Resûlullâh ona “–Evet, şayet sen sabrederek, ecrini sadece Allah’tan bekleyerek, cepheden kaçmaksızın düşmana karşı koyup Allah yolunda öldürülürsen, günahlarına keffâret olur. Ancak borçların bunun dışındadır. Bunu bana Cibril söyledi.” buyurdu. Müslim, İmâre, 117; Tirmizî, Cihâd, 33/1712 Diğer bir rivâyette de “Şehitin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah affeder.” buyrulmuştur. Müslim, İmâre, 119 **** Yine Allah Resûlü bir gün ashâbına şöyle buyurdu “Bu gece rüyamda iki adam gördüm. Yanıma gelip beni bir ağaca çıkardılar, sonra da bir eve götürdüler. O ev, şimdiye kadar benzerini görmediğim güzellik ve kıymette idi. Sonra o iki kişi bana –Bu eşsiz ev, şehitlerin sarayıdır, dedi.” Buhârî, Cihâd, 4; Cenâiz, 93 *** Peygamber Efendimiz buyurdular “Sizden biriniz, karınca ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar.” Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 26/1668; Nesâî, Cihâd, 35; İbn-i Mâce, Cihâd, 16 ŞEHİTLİĞİ ARZU ETMEK Allah Resûlü buyurdular “Ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, hiçbir seriyyeden geri kalmaz, hepsine katılırdım. Allah yolunda şehit olmak, sonra diriltilip tekrar şehit olmak yine diriltilip tekrar şehit olmak isterdim.” Buhârî, Îman, 26; Müslim, İmâre, 103, 107 **** Resûlullah Efendimiz buyurdular “Allah Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona şehitlik mertebesini ihsân eder.” Müslim, İmâre, 157; Nesâî, Cihâd, 36 **** Peygamber Efendimiz buyurdular “Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehit olmasa bile sevâbına nâil olur.” Müslim, İmâre, 156 **** Resûlullah Efendimiz buyurdular "Şehit olmayı Yüce Allah'tan samimi olarak dileyen kimseyi, Allah, rahat yatağında vefat etse bile, şehitlerin derecesine eriştirir." Müslim, İmâre, 156, 157; Ebû Davud, İstigfâr, 26; Neseî, Cihâd, 36; ibn Mâce, Cihâd, 15. *** Allah Resûlü bir kısım insanları da şehit hükmünde kabul etmiştir. Nitekim bir defâsında ashâbına “–Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?” diye sormuştu. Sahâbîler “–Ya Resûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir!” dediler. Peygamber Efendimiz “–Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır.” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm “–O hâlde kimler şehittir ya Resûlullah!” dediler. Resûl-i Ekrem “–Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishâlden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir.” buyurdu. Müslim, İmâre, 165; İbn-i Mâce, Cihâd, 17 *** Uhud şehitleri zikredildiğinde Resûlullah, o mübârek şehitlerin fazîletini beyan sadedinde “Vallâhi ashâbımla birlikte Ben de şehit olup Uhud Dağı’nın dibinde gecelemeyi ne kadar isterdim!” buyurmuştur. Ahmed, III, 375 MÜSLÜMAN OLUR OLMAZ ŞEHİT OLAN SAHABE Uhud savaşı sırasında Kuzman adlı bir Medîneli, savaşta yedi kişiyi öldürmüş, kendisi de ağır bir yara alarak ölmüştü. Buna rağmen Allah Resûlü “–Kuzman cehennemliktir!” buyurdu. Çünkü o, son nefesinde kendisine “−Şehitliğin mübârek olsun ey Kuzman!” diyen Katâde bin Nûmân’a “–Ben kabîlem için savaştım; şehitlik için değil!” demiş ve kılıcına abanarak intiharla canına kıymıştı. Vâkıdî, I, 263 Buna karşılık, kabîlesinin İslâm’a girmesine önce itiraz eden sonra da pişman olan Usayram, tepeden tırnağa silâhlanmış bir hâlde Nebî’ye geldi ve “–Ya Resûlullah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa Müslüman mı olayım?” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz “–Önce Müslüman ol, sonra savaş!” buyurdu. Bunun üzerine Usayram Müslüman oldu, sonra savaştı ve şehit oldu. Resûlullâh, Usayram için “–Az çalıştı, fakat çok kazandı!” buyurdu. Buhârî, Cihâd, 13; Müslim, İmâre, 144 CENNETE TOPALLAYARAK GİREN SAHABE Ensâr’dan Selimeoğulları’nın reisi Amr bin Cemûh, topal bir kimse idi. Kendisi ve dört oğlu Allah Rasûlü ile birlikte savaşlara katılırlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz Uhud Gazvesi’ne çıkacağı sırada Amr da sefere katılmak istedi. Oğulları “–Sen cihat ile mükellef değilsin. Allah Teâlâ seni özür sâhibi kabul etti. Biz senin yerine gidiyoruz.” dediler. Amr, oğullarına “–Siz Bedir günü benim cennete girmeme mânî oldunuz. Vallâhi ben bugün sağ kalsam dahî, muhakkak bir gün şehit olup cennete gireceğim!” dedi. Sonra hanımına da “–Herkes şehit olup cennete giderken ben sizin yanınızda oturup duracak mıyım?” diyerek çıkıştı. Hemen kalkanını aldı ve “–Allâh’ım! Beni âileme geri çevirme!” diye duâ ettikten sonra Resûlullâh’ın yanına gitti. O’na “–Oğullarım beni Medîne’de bırakmak istiyorlar. Beni, Sen’inle birlikte savaşa gitmekten alıkoyuyorlar. Vallâhi, ben şu topal hâlimle cennete ayakbasmayı arzuluyorum.” dedi. Allah Resûlü “–Allah Teâlâ seni mâzur görmüştür. Sana cihat farz değildir.” buyurdu. Amr “–Ya Rasûlallah! Sen benim Allah yolunda ölünceye kadar savaşarak şehit olup şu topal ayağımla cennette yürümemi uygun görmez misin?” dedi. Nebiyy-i zîşân Efendimiz “–Evet, uygun görürüm.” buyurdu. Amr’ın oğullarına da “–Artık babanızı savaşa katılmaktan menetmeyiniz. Umulur ki, Allah ona şehâdet nasip eder.” buyurdu. Amr kıbleye döndü ve “Allâh’ım! Bana şehitlik nasip et! Beni mahrum ve mahzun olarak ev halkımın yanına döndürme!” diyerek duâ etti ve cihâda katıldı. Uhud Harbi’ne iştirâk eden, şehâdet heyecânıyle dolu bu sahâbî, cihat esnâsında; “Vallâhi ben cenneti özlüyorum.” demiş, netîcede kendisini korumaya çalışan bir oğlu ile birlikte bu savaşta şehit düşmüştür. Daha sonra Sevgili Peygamberimiz onun hakkında “Varlığım kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, Amr’ın cennette topallayarak yürüdüğünü gördüm!” buyurmuştur. Vâkıdî, I, 264-265; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 208 İslam ve İhsan Zekat TanımıZekat kelimesinin Türk Dil Kurumuna göre tanımı şöyle;isim, din b. *** Zenginlerin sahip olduğu mal ve paranın kırkta birinin dağıtılmasını öngören, İslam’ın beş şartından biri; “Abus çehreli bir adamın ne namazı ne niyazı ne zekâtı ne orucu makbuldür.” – Ö. SeyfettinKur’an-ı Kerim’de Zekat Hakkındaki Ayetler Hangileri?NOT AYETLERİN TÜRKÇE MEALLERİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ RESMİ İNTERNET SİTESİNDEN ALINMIŞTIR. Sponsorlu Bağlantılar Bakara Sûresi 43. Ayet; Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû Sûresi 83. Ayet; Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden Sûresi 110. Ayet; Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı Sûresi 177. Ayet; İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, ihtiyacından dolayı isteyene ve özgürlükleri için kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta Sûresi 277. Ayet; Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da Sûresi 77. Ayet; Daha önce kendilerine, “savaşmaktan ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. De ki “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.” Sponsorlu Bağlantılar Nisâ Sûresi 162. Ayet; Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat Sûresi 12. Ayet; Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah şöyle demişti “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekatı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, fakirlere gönülden yardımda bulunarak Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkar ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.”Mâide Sûresi 55. Ayet; Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’ Sûresi 156. Ayet; “Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah şöyle dedi “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” Sponsorlu Bağlantılar Tevbe Sûresi 5. Ayet; Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet Sûresi 11. Ayet; Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız. Sponsorlu Bağlantılar Tevbe Sûresi 18. Ayet; Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları Sûresi 60. Ayet; Sadakalar zekatlar, Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlarla özgürlüğüne kavuşturulacak köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet Sûresi 71. Ayet; Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet Sûresi 31. Ayet; “Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti.” Sponsorlu Bağlantılar Meryem Sûresi 55. Ayet; Ailesine namaz ve zekatı emrederdi. Rabb’inin katında da hoşnutluğa Sûresi 73. Ayet; Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden Sûresi 41. Ayet; Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a Sûresi 78. Ayet; Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit ve örnek olsun, siz de insanlara şahit ve örnek olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır! Sponsorlu Bağlantılar Mü’minûn Sûresi 4. Ayet; Onlar ki, zekatı Sûresi 36/37. Ayetler; Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alış verişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden Sûresi 56. Ayet; Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Resüle itaat edin ki size merhamet Sûresi 2/3. Ayetler; Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir Sûresi 39. Ayet; İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz. Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekat verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat arttıranlardır. Sponsorlu Bağlantılar Lokmân Sûresi 4. Ayet; Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak Sûresi 33. Ayet; Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah’a ve Resülüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak Sûresi 7. Ayet; Onlar zekatı vermeyen kimselerdir. Onlar ahireti de inkar Sûresi 13. Ayet; Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve Resülüne itaat edin. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Sponsorlu Bağlantılar Müzzemmil Sûresi 20. Ayet; Ey Muhammed! Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı yükünüzü hafifletti. Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O halde, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükafat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet Sûresi 5. Ayet; Halbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir. 13/22- Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. 14/31- İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar. 2/177- İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, ihtiyacından dolayı isteyene ve özgürlükleri için kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. 2/215- Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” 2/219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için bazı zahiri yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki 56 2/254- Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkar edenler ise zalimlerin ta kendileridir. 2/261- Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 2/262- Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden bunları başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. 2/267- Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye layıktır. 2/270- Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur. 2/272- Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir. 2/273- Sadakalar kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı dilenmedikleri için, bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca bir şey istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. 2/274- Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir 2/276- Allah, faiz malını mahveder, sadakaları71 ise artırır bereketlendirir. Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez. 71 2/3- Onlar gaybe2 inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. 2 22/34- Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! 22/35- Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. 28/51- Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü Kur’an âyetlerini onlara peşpeşe ulaştırdık. 28/52- Bu Kur’an’dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, işte onlar ona da inanırlar. 28/53- Kur’an kendilerine okunduğu zaman, “Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir. Şüphesiz biz ondan önce de müslümandık” derler. 28/54- İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükafatları kendilerine iki kez verilecektir. 28/77- “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” 3/133- Rabbinizin bağışına, ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun. 3/134- Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever. 3/16,17- Bunlar, “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde Allah’tan bağışlanma dileyenlerdir. 3/92- Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir. 34/39- De ki “Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve dilediğine kısar. Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.” 35/15- Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla layık olandır. 35/16- Eğer Allah dilerse sizi giderir ve yeni bir halk getirir. 35/29- Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler. 4/114- Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfât vereceğiz. 4/39- Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah’ın verdiği rızıktan gösterişsiz olarak harcasalardı kendilerine ne zarar gelirdi? Allah, onları en iyi bilendir. 42/36,37,38,39- Dünyalık olarak size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ danışma ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir. 47/36- Şüphesiz dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer inanır ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, O size mükafatınızı verir ve sizden mallarınızı tamamen sarf etmenizi istemez. 47/37- Eğer onları sizden isteyip de sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz, O da kinlerinizi ortaya çıkarırdı. 47/38- İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Ama içinizden cimrilik yapanlar var. Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer ondan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar. 51/15,16- Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi. 51/17- Geceleri pek az uyurlardı. 51/18- Seherlerde bağışlama dilerlerdi. 51/19- Mallarında yardım isteyen ve iffetinden dolayı isteyemeyip mahrum olanlar için bir hak vardır. 57/10- Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. İçinizden, fetihten Mekke fethinden önce harcayanlar ve savaşanlar, diğerleri ile bir değildir. Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı cenneti vadetmiştir. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 57/11- Kim Allah’a güzel bir borç verecek ki, Allah da onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli bir mükafat da vardır. 57/7- Allah’a ve Resülüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, Allah yolunda harcayın. İçinizden iman edip de Allah yolunda harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükafat 3 59/9- Onlardan muhacirlerden önce o yurda Medine’ye yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 61/10- Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? 61/11- Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. 61/12- Bunu yapınız ki Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır. 63/10- Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. 63/11- Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. 64/15- Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükafat vardır. 64/16- O halde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 64/17- Eğer siz Allah’a güzel bir borç verirseniz Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını verendir, Halîmdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir. 70/19- Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. 70/20- Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. 70/21- Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır. 70/22- Ancak, namaz kılanlar başka. 70/23- Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir. 70/24,25- Onlar, mallarında; isteyenler ve isteyemeyip mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir. 74/38- Herkes kazandığına karşılık bir rehindir. 74/39- Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler 4 74/40,41,42- Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler “Sizi Sekar’a cehenneme ne soktu?” 74/43- Onlar şöyle derler “Biz namaz kılanlardan değildik.” 74/44- “Yoksula yedirmezdik.” 76/5- İyiler ise, katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler. 76/6- Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer, onu istedikleri şekilde fışkırtıp akıtırlar. 76/7- O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar. 76/8- Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. 76/9- Yedirdikleri kimselere şöyle derler “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.” 8/3- Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. 8/60- Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez. 9/103- Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka zekat al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir Onların kalplerini yatıştırır. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 9/104- Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi? 9/120- Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel in sevabı yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını elbette zayi etmez. 9/121- Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi katetmezler ki bunlar, Allah’ın, yaptıklarının daha güzeliyle kendilerini mükafatlandırması için hesaplarına yazılmış olmasın. 9/34- Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. 9/35- O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı”! denilecek. 9/99- Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, Allah katında onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 90/11- Fakat o, sarp yokuşa atılmadı. 90/12- Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin? 90/13- O tutsak bir boynu çözmekköle azat etmek tir. 90/14,15,16- Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır. 92/17,18- Temizlenmek için malını hayra veren en muttekî Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan kimse o ateşten uzak tutulacaktır.

allah yolunda olanlarla ilgili ayetler